Türkiye'de ki İlk Söz Paylaşım Sayfası..


Blog

08.09.2013 23:33

Düşkavuran

 

Gittiğine inansam dönmeni beklerdim
Köhne gemiler geçiyor içimden
Hangi sokağa dalsam hangi kapıyı açsam
Ardında sen

Hep sesine bir kulaç kala boğuluyorum
Bilmem
Sen mi erken demir alıyorsun
Ben mi geç kalıyorum

Ellerimi bıraktığın yerden
Çığlar yuvarlanıyor ta şurama
Her gece fırlatıp denizlere
Yitirilmiş tebessumleri
bir cigarayla parmak uçlarımı öldürüyorum
çürümüş rüyalardan arta kalan mirasınla
yolcusuzu yollara döndüm
alnımdaki girdaplar şimdi kan tarlası

fırtınalar kopuyor demişsin
yüreğinin en rüzgarsız yerlerinde
oysa ben
bin mevsim sana fırtınalandım
sen bilmedin
gittiğine inansam dönmeni beklerdim
 

 

—————

08.09.2013 23:33

En Fazla İçimde Ölürsün / Kahraman Tazeoğlu

En fazla içimde ölürsün 
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Kızıl sonbaharım 
Hangi aşk kendi fırtınasına dayanabildi

Ellerimde çoğul bir gölge kuşu
Adının arkasına basmadan yürüdüm
Alnımda birikti çizikler
Adımdan çıkardım aklımı
Aklımsız kaldım
Neylersin 
İnsanız 
Ne yapsak eksiğiz işte
Ölüme ayarlı saatiz


En fazla içimde ölürsün
Sorarım 
Şiir papirüslerinin hangi köşesine karaladın beni?
Hangi hare’mden yakaladın da çiğnemeden yuttun gözlerimi?
Kekeme repliklerin ezber bozduran kuşu
Hangi rüzgârlara sattın da saçlarını
Devrik cümlelerimin öznesi oldun?

İçindeki kötü senaryoların kahramanı olmak istemezdim
Dağıldı bak derlenip toplanmış dağılmalarım


En fazla içimde ölürsün
Nasılsa yokluk rehin bırakılıyor kalana
Kalan gidene denk neyi varsa susuyor.
Ve susmak inceltiyor her yarayı
Ve susmak bakmak oluyor
Gitmediğin her yere

Kim tutuklanmış yalnızlıktan
Gizin içine gizlenen kim
Söyle beni nerene sakladın
Ki şimdi bu kadar sokaktayım

En fazla içimde ölürsün
Karla karışık yağarsın yara Bereme
Karma karışık kalırsın cinnet şeridinde
Kaldırımların kaldıramadığı her neyse işte
Bulamadığın her ne varsa büyük yıkımların izinde
Sana borcum olsun 
Hiç yazılmayacak bir şiirin içinde 





En fazla içimde ölürsün
Yanağında yanar avucum
Avucumda imlası bozuk bir şiir kalır
Gözlerinin namlusu döner, yakar kirpiklerimi
Kulağımda bir tepenin rüzgârı uğuldar
Gırtlağıma kadar aşka batarım
Yeteri yok. Eksiği fazla.

Neyin kaldı eksilenlerden arta
İçeri doğru kapanan bir kapıydın
Saçlarından geçtim önce
Ve kendimden öylece
Neyim yoksa var bildim
Eğildim
Eksildim
Eridim
Bir seni bitirmedim

Hangi rüzgarlara sattın da saçlarını
Uğultusuna tutunamadın

Ömürden nefes çalarak ne kadar yaşarsa insan
Öyle yaşadım gözlerini
Tenimde itiş kakış
Cebimde depremlerin
Esrarlı gece ayinleri
Volkanik şiirler
Usul usul giymedim mi sözlerini
Yalnızlığın tiradını kapamadım mı her sefer
Sensizlik seni anlattı en çok
Vazgeçmeler vazgeçmekten vazgeçti
Söyle saçlarında öldüğüm
Bir geri gidiş kaç günde gelirdi?


En fazla içimde ölürsün
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri
Açar gibi yaparak açık bir kapıyı
Beni ikiye böldün
Hadi içimi kendine aldın da
Beni nerde bıraktın
Hangisini seçerdin benim için
Ve hangisinden vazgeçerdin kendin için

Ben yarama çoktan sen bastım
Yaşım kadar gencim 
Adın çabuk diye geçti
Ardında aç köpekleri bırakarak
Ezberimden geçtim. 
Hızla biten aşk şarkılarından geçtim
Senden bir şey eksiltmeden sana çok şey bırakmaktı aşk
Bildim 


Biz dalkavuk bir aydınlığın yerine
Onurlu bir karanlığı seçtik
Ve bir öyküden ağlarcasına geçtik
Cesurduk çünkü
Kendimizi kendi düşlerimizden kovacak kadar

Ömrüne yüz çevirmiş iki masalcıyız
Gerisi hiçlik
Gerisi yokluk

Sensizliğin anlattığı ne vardı senden başka
Bir hayatın tüm yanılgılarını
Saçlarında çözdüm
Şimdi beni hangi yanımdan susacaksın
Sessizlikte bir dildir
Çoğul susulur
Pusulur
Şimdi beni hangi yanımdan kusacaksın

Yıkık şehrimin izbesi
En fazla içimde ölürsün
En çok
Gözlerime gömülürsün.
Gözlerimi kaparım
Vasiyetimi yazarım

—————

08.09.2013 23:32

Bulmaca

 

 
Bir şehri gömüp yüreğine 
gittin 
hırsız adımların kaldı geride 

seni bulmaca oynuyorum

 

—————

08.09.2013 23:25

Bu Sonu Önce Ben Yazdım / Kahraman Tazeoğlu

Kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
ayrılık sevgiyi hissettiğim ilk anda korkum oldu
seni bulup bulup yitirdim düşlerimde
sonra yeniden buldum yeniden yitirdim
bende kalacağın bir yarın kurgulayamadım
sevgiyi ve korkuyu birlikte yaşadım
bu yüzden bir daha göremeyecekmişim gibi uzun ve derindi bakışlarım
her yeni buluşma ilki kadar heyecanlıydı ve sensizlik hep seninleydi...

bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
bilseydin ayrılığa yazgılanmış bir sevgiye açar mıydın yüreğini
takvimden günleri birer ikişer çalmama
aylara yıllara yerleşmeme izin verir miydin
görüyor musun farkında olmadan ne çok şey paylaşmışız seninle

bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
hayallerin ardından serüvenlere sürüklendik seninle
hiç görmediğimiz ülkelerde hayatlar kurar evler döşerdik
kısa vadeler seçerdik hayatlarımızı yenilemeye
o gün gelmezdi bir türlü
vade dolmazdı
birileri çıkar yolumuzu değiştirirdi
yeni hayaller armağan ederdi bize
çocuk olur kanardık
sonuna kadar gidilecek yollar yerine böyle kopuk maceralara tutkunduk
seviyorduk
bir yaz gecesi dolunaydı
bana bakmıştın.
bende korkularımı yenmiştim
bizden başka inanacak kimsem kalmamıştı
yorgunduk kazanmak zorundaydık üstelik
adımlarımıza güç verecek sağlam zeminlerden yoksunduk
içimiz bir kararsa bir daha güneşi göremezdik
birbirimize güvendik, bize aşılmayacak dağ taş kalmadı sandık
en güzel günlerimizdi o günler

bu sonu önce ben yazdım
kimselerin başını bile bilmediği o günlerde
sonra her şey değişiverdi
umutlarımızı yitirdik
kendi ayak izlerimizden yürüdükçe birbirimize
dostluğun vermiş olduğu lezzeti üretmekten bıkkın
kışkırtıcı huysuzluklardan medet umduk
ayrı dünyaları özledik
kendi peşimizden koştuk başkaları diye
şimdi şarkılar söylediğimiz birbirimizin gözlerinde eriyip gittiğimiz puslu gecelerin kokusu burnumda tütüyor
beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin
bir cennetten bir cennete geçmeliydim
itirazım olmazdı
sürgünleri bana vermemeliydin.
Beni beni böyle bir gecede öldürmeliydin
ayrılık çığlıkları kanımı dondururken
gemilerimi yakacak çılgınlıklarımı gemleyip
kendime ve sana en mutlu bölünmeleri vaat etmiştim
benden armağan olacak bütün bensizlikleri reddettin
ve ben hiç bilmediğim dokunuşlarınla yüreğimden izlerini kazıdım
bu sonu önce ben yazdım

—————

08.09.2013 23:24

Benden Kaç Olursa Sen Olmaz / Kahraman Tazeoğlu

Şimdi beklentisine küsmüş çocuklar gibi,kazınmıyor bakışlarım duvarlardan....

Tek başıma saklambaç oynuyorum bulunmaz bir hiçlikte...Ebe de ben sobe de...

Anlatıcalak ne kaldı ki ...sensiz her zaman biriminde geriye alıyorsam kendimi..

Ne vakit düşünsem gelecek beklentisini...Yapışkan geçmişim döve döve içeri alıyor beni...

Gece tüm karanlığıyla gelirken üstüme üstüme,kaçıncı sayışta uyuyabilirim...bir rüya olsun sensiz...

Biliyorum matematik çizelgelerini...kendime denedim..

anladım ..benden kaç olursa sen olmaz..sonsuza akan bir ırmağın iki yakasıyız seninle...

sessiz ...derinden..aşınan..

kıyımı aşındıran sulara soruyorum seni...sen kuşsuz bir dal gibi dururken karşı kıyıda...

artık beklentisine küsmüş çocuk gibi,gözleri yatırıp dudaklara..

kendimce sana bir tanım aramaktayım...ilk günaha ve son davete gün içirdin..

böyle sevdirdin bana ateşi...ve sonra ölüm koyusu bir sonla o sırra üşüşen sendin..

bense ilk kurşunda vurulan bir asker gibi kalakaldım kanlı meydanlar ortasında...

artık gelmeyecek trenleri bekliyorum ıssız grisinde peronların...

sabır tesbihleri yapıyorum mahpushane işi..

çekiyorum...susuyorum...susacaklarım bitmiyor..

yüreğime diktiğim bunca umut çiçekleri...çektiğim bunca hasret...sözcükleri yaza-çize ertelenmiş baharlardır yazdığım ..örselenmiş düşlerim saçak altlarında..

pusuda bekleyenler var...çattım kaşlarımı...dışarı çıkamam...çıkamam dışarı kaşlarım var..

al işte veriyorum: bunlar örgütsel dökümanları aşkın..

bedili ödenmiş...yarım kalmış ...ölümcül bir sevda....

—————

08.09.2013 23:24

Bir Adım Sus

Vazgeçmek için öyle uzun bir gece ki
tutunmuşken sesine 
düşmek kadar yaralı 
düş kadar yalan 
başa dönmenin tutar yanı yok 
devam etmenin geleceği 
vazgeçmenin eteği örttü gecemizi 

açarsak gözlerimizi biri ölecek 
kapattıkça ağlıyorum 
"ya ben" diyemeyeceğim kadar suçluyum bu gece 
bitmez vicdan hesabımda ağlıyorsam 
hayvanlığımdan
vazgeçmenin mümkünlüğü 
bir kadının korkusunda 
kendi korkusuzluğumda erdemsiz bir duruş 
şeytansı bir inat 
insan olmanın sihrini 
bir aşkla bozmuşum 
haberim yok 
çocuk gülüşüm sinsiliğimin maskesi 
anlamlı kelimelerim hilelerimin kılıfıymış 
haberim yok 
vazgeçmeden de yaşanabilseydi bu sevda 
hak yemeden haklıca 
kural yıkmadan regalce 
ve boynumuza vebal almadan 
helalce 


vazgeçmenin öncesinde 
vazgeçilmenin içindeyim 
sen bir adım sus 
ben koşar adım susarım 
konuşmadan yaşarım 
ölüm sessizliğimi

—————

08.09.2013 23:23

Ayrılık Gelmeden Git Sen / Kahraman Tazeoğlu

 

kimsesiz bir gökyüzüne
lâl bir dilin tüm sesiyle haykırması kadar sağır,
karanlık sularda,bir âmânın gözlerini araması kadar kör;
yani anlamsızlığa yeni anlamlar yükler gibi
yalnızca yalnızlığa anlatıyorum kendimi…
çıkmaza düşmüş şiirlerin koynunda
bir uzun yol oluyor kalemden süzülen her harf
her hece aklımın kabristanlarında yankılanan
sahipsiz bir ölüm çığlığı,
masumiyeti sesimde eskiyen…
ve dudaklarımın ucunda bitmek bilmeyen acılı tiryakilikler
ve sonrasızlığın deminde keder dökülüyor kağıtlara
hâsılı aşk; ölü doğmuş bir çocuk şimdi
yüreğimin sevda çukurlarında…
hadi yâr kendini al gecelerimden
al ve git!
zaten bir uzak düştü benimki;
ertelenmiş zamanlarda resmedilirken mavinin imkansızlığı,
şiirler nice sevdaya küs bakış hüküm giymişken,
ezbersiz acılar eşliğinde gözlerinde tükenmek
ve ölebilmek kirpiklerinin iz düşümünde
hani meçhul bir izbede seninle el ele…!
oysa mutluluğu çoktan rehin bıraktım ben
bilmem hangi şehrin emanetçisinde
ve senden habersiz,
adından acılar türetiyorum şimdilerde…
dilimin ucuna geliyorsun bir zaman
yaşamak soruyorsun!
yaşamak; kör bir sancıdır sol yanımda,
dönüşsüz bir türkünün kambur sesinde yitip giden…!
ve dinledikçe kendimi,
kâbus olup büyür geceler karanlığın uğultulu yollarında…
ben kaçmak isterken her şeyden
gözlerin adına kendime sefer üstüne sefer eylerim.
sana çok benzeyen bir şehir olur geçtiğim her yer
her yer öylece uzar gider içinde gözlerimin
ve bizden çok uzakta
mevsim çömezi bir haziran
sonbahara uyanır şehr-i İstanbul,
gözlerinde bir mavi yangın
ve saçlarından dökülür martılar
Üsküdar’da pasaklı bir deniz kızının
sâhi martılar diyordu bir şair:
“martılar ki sokak çocuklarıdır denizin”
yani öylesi kimsesiz ve unutulmuş
yani morarmış kanatlarında münzevi bir hayat taşıyan
sonrası geç kalmış yaşanmışlıklarda
bulutsuzluğa prangalı bir çift yağmur damlası,
yağmasın diye kulelerde saklanan..!

işte böyle “can” dediğim:
yetim çocuklar hüznünde
kâhır yüklü gölgeme
çokça sahiplik etmişken bedenim,
yorgunluğun kıyısında
hüzün olup işlenmişim ömür gergefine…
çapulcu dillerin nazarında
sevdaya zûl libaslar giyinen,
uğursuzluk alâmeti koca bir hiç’miş adım…
ötesi yok!
gurbet yokuşu ağlamalar pazarında
iki damla gözyaşıymış bedelim
ve soyunup benliğimden
elem üstüne elem giyinmiş
sana pervane yüreğim
gözlerimde gözlerini ateş bilip yanmışım öylece
hiç ses etmemişim
meğer ne çok kedermiş
gözlerinin içinde tutuklu kalmak..!
lâkin sevmişim işte
her şeyden ve herkesten öte
sadece sevmişim seni…
ama sen kendini sök düşlerimden
sök ve git şimdi!
yolların koynunda
başımı yaslayıp ölümün yamacına
bunca acıyla yoldaş olmuşken ben
sen kaç benim kalabalığımdan
ve bir intiharın şafağında
sesini sil şiirlerimden
olmasın dönüşü gittiğin yolun
kalemi kırılmış gelişlerin hükmünde
sonsuz bir gidişle
unutmalara aç yüreğini,
yüreğini toparla yüreğimden
cellat bayramı asılışlarda
nasırlı urganlar kuşanmış şiirlerde seyreyle yüzümü
ve zamana not düşsün akreple yelkovan
yüzün kalbimin ortasında
yalnızlık yazgısı yemin olsun
ki belki arınıp mezar kalabalıklardan
ben yine ben olurum…!
yağmurlu bir gökyüzü akşamı
hani olur ya!
düş yorgunu bir martı gelir de hatırlatırsa beni
“ziyan ömürler kucağında
kendine has ölümler büyüten
bir deli çocuktu” dersin…
hadi git şimdi
git ki gözlerine “ayrılık” değmesin...
 

 

—————

08.09.2013 23:23

Ben Kimsenin Her Şeyi Olamıyorum

ben acılarımın üstüne sünger çekip ayrılırım aranızdan 
ben bu yeryüzünün en yalnız çocuğuyum 
yaşadığım yerlerin yabancısı 
ne sözlerim para ediyor buralarda 
ne de yaşamak uğruna verdiğim kavgalar 
okuduğum şiirler, terennüm ettiğim şarkılar işe yaramıyor 
ben kimsenin herşeyi olamıyorum… 
kimse benim yalnızlığım olmuyor. 

yaşamak yalnızlık üzerine söylenmiş bir şarkıdır 
yalnızlığım bir şarkı oluyor gittiğim her yerde 
gittiğim her yerde ayak izlerin oluyor. 
gözlerin gelince aklıma her şey berrak, 
adın anılınca her şey daha bir anlam kazanıyor. 
gittiğim her yerde sen oluyorsun 
ve sen hiçbir yerde bulunmuyorsun 
ve ben kimsenin herşeyi olamıyorum…

gel uykuma gir, uslu bir çocuk gibi dağıt saçlarımı 
dürtmeden uyandır beni, ürkütmeden günaydın de 
sıcacık bir öpüşle depreştir yüreğimi 
bu ağır postallarla sana gelinmez üzgünüm 
sen deli yürek, saçlarına rüzgardan tokalar yaptırmışsın 
şimdi bir atın yelelerine bağla, kurtar beni 
rüzgardan uçurtmalar yaparım sana inan 
ellerimde sevgiler büyütürüm sıcacık 
senin deniz kokusu saçlarına hasretim 
korkunç bir gün geçirdim, bunu nasıl anlatsam? 
tel örgülere çarpıp geri dönen gövdemi sana sevdiremem, ne de kimseye… 
ellerimi kuytularda saklıyorum 
ben kimsenin herşeyi olamıyorum… 
ellerimi kuytularda saklıyorum, utanmayasın diye 
utanmayasın diye karanlık yazıyorum 
ben en çok bir çiçeğe uzanmaktan korkarım 
çiçeğe dokunmayan ince parmaklarımdan 
kan kırmızı güller saklıyorum parkamda 
kar beyaz kesilmiş dudaklarına inat 
beni dağıtabilirsin artık, vurabilirsin güzel kız! 
seni bana sormasınlar, 
yorgunum üstelik parasızım, pasaportsuzum. 
yaşamak yalnızlık üzerine söylenmiş bir şarkıdır. 
yalnızlığım bir şarkı oluyor gittiğim her yerde 
gittiğim her yerde ayak izlerin oluyor. 
ben kimsenin herşeyi olamıyorum… 
olamıyorum…

—————

08.09.2013 23:22

Aşkın Yalan Olduğunu Söylemediler Bana

Aşkın yalan olduğunu söylemediler bana, bu yüzden yara bereyim gönül evimde...
Kaşlarımdaki öfkeyi susturacak söz bulamıyorum lugatımda!
Yakışmıyor artık sana susmalar tadını kaçırdın yıllarca. Aramıza boyumuzdan büyük ayrılıklar koydun oldu mu? Bende kalabalığın tenhalaşıyor yavaştan... Meltem esmiyor nicedir, fırtınalar susmadı henüz. Hayat anlamsız geliyor tutunamıyorum canıma...
Ben hiç mutluluktan delirmedim ama; delirmekten mutluluğu aşkta öğrendim.
Neden herkes bakışlarını üstüme yapıştırmış bana bakıyor? Biliyorum, çok çirkinim kimin yüreğinin zilini çalsam açılmaz kapılar ardında kalırım kimsesizliğimden... Oysa ben düşlerin pembesini yüreğimin görünmezliğinde saklarım... Temiz hayallerimden kurşun yemek öldürüyor içime sığmayan umutlarımı: Yine de her gece mektuplar yazarım sana hiç okumayacağın.

Yüzün flulaştı gözümde, aklım yavaş, yavaş seni unutmaya yelteniyor sevgili!
O duyumsuz bakışlarından aldığım yitik anlamı göğsümde tutuyorum...
Geç bastırılmış bir yalnızlık ihtilali için MERHABA! bu yüzden zehirli geceler bırakıyorum ve seni onarıyorum kendimi yaralayarak. Yalnızlığımdan bir sen çıkarıyorum sensizlik büyüyor yanımda...
Mor bir ölüm giyiniyorum sensizliğimin, sessizliğinde... Seni çıkarıyorum hücrelerimin beyinden kan revan her parçan, ben kanıyorum gözlerimden sen düşerken.

Seni bende devleştirmeseydim bu kadar sen de bilmeyecektin farkının farkındalığını sevgili!...
Sen de unutamayacaksın yar beni... Her şarkıda biraz beni hatırlayacak sevgimi bırakıyorum yüreğine usulca haykırarak farkında olmasan da.
Göm şimdi beni aklının dehlizlerine sana da bu yakışır sevgili!
Beni saçlarının toroslarında uyut, beyaz gelinliği sen giydir başımın mezarına!
Sonranın azı, mor dağların eteğinde ölüm kusacak aşkın ciğerlerimden... Bu ölüm beni de korkutuyor ama; gelsem yoksun, gelmesen ölüm oluyorum; nedir bu ters denklem anlamıyorum!
VE BEN SENİ BİLMESENDE, HALA ÇOK SEVİYORUM..............

—————

08.09.2013 23:21

Araz

 

 
" Yalnızım çünkü sen varsın

" Geldesen gelirdim 
gittiğin uzakta bendim 
dağ gibi bir ihanetten düştüm 
bu kendime son gelişim 

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime 
kendimi suçüstü yakalıyorum 
ve kentsizliğimin isimsizliğini 
Araz'a uyak düşüyorum 
gözlerime senden düşler sürüyorum 
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor 
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum 
sonra bir durağa yaslanıyorum 
sonra bir kente 
ve sen gidiyorsun 
ben kanıyorum 
diyorlar ki " kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun
oysa " geldesen gelirdim biliyorsun 

yorgun Haliç'e biraz inat 
biraz ihanet bırakıyorum 
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum 
aklıma düşüyorsun 
düşüyorum 
düşünce 
üşüyorum 
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum 
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum 
yalanlarımla bir hiçlikteyim 
beni içinden kaç! 

bu kentte her yağmur kendini ağlar 
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum 
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir 
nerde, kimi üşüyorsun? 
artık kendini yakan bir ateşim 
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz 
şimdi boş duraklarda yaslanıyorum 
boş kentlere 
oysa " geldesen gelecektim 

gündüşlerime dönüşlerimde 
bakışın içiyor beni gözlerimden 
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara 
uzaklığına uzanıyorum 
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden 
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan 
yıkılıyorum şarkılara 
" kimseler biliyor
yalnızlık dostumdu 
şimdi korkum oluyor 
oysa " geldesen gelecektim 

artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor 
güzartığı saçlarımda oynaşan sensizlik 
gözkarana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan 
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum 
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum 
düş satıcısı, ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum 
uysal yalnızlıklar satın alıyorum 
gülüşümle ödeyerek 
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum 
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma 
cüzzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben 
kirli sözlerimi temize çekme 
oysa " gel" desen gelecektim 

gözlerim ihanete ihbar taşıyor 
kuşkulu bir cinayete fısıldıyor kaşlarına 
sözü namluna sürmelisin şimdi 
en yaralı yanımdan vurmalısın beni 
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır 

avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum 
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam 
susuşuna kan döküyor gözlerim 
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun 
oysa bilmelisin Araz'ım 
kimsenin içi görünmez 
ve hiç bulamadıklarını 
asla yitiremezsin 
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor 
söylenecek bütün sözler 

her sabah akşam oluyorsun 
alnından ellerine damlıyorsun 
yüzündeki yağmurla iniyorsun kent'e 
içine dert oluyorsun kentin 
dışına yağmur 
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler 
duvarların kan öksürüyor 
ve sen 
başkalarının gözlerini 
yüzümde aramamayı öğreniyorsun 
beni bir durağa yaslıyorsun 
beni bir kent'e 
gidiyorsun 
oysa " geldesen gelecektim 

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın 
en susmakta neydi öyle 
sen en dinlerken 
biliyorum Araz'ım 
insan kendini bulmamalı, hep aramalı 
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse 
gece cinnetlerimi de alıp yanıma 
denize bakmayı bilmeyenler 
bir gün mutlaka boğulur 
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım 

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı? 

ben şimdi gurbetim 
içimde taşıyorum 
heba olsa da senlerce yılım 
oysa " geldesen gelecektim 

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep 
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden 
şairler ölüdür derler (inanmıyorum) ! 
en karanlık ceketimi giyiyordum 
ışığa kördüm çünkü 
şimdi ise güneşe ilerliyorum 
dirilmek için 

kimliği paslanıyor eski bir anarşistin 
gecenin kör gözünden utanıyorum 
hadi bana en militan kelimelerle saldır 
batır içime cümlelerini 
beyhude bir dehşet bırak bana 
hakediyorum 

gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime 
can kaybından ölüyorum 
cenazemde namaz kılacağım 
zan altındayım 
yalanıma inanıyorum 

yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan 
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin 
kinim kendime 
susuşum sana 
küsüşüm tüm dünyaya 
üstü kalsın ihanetimin 
" geldesen gelecektim 
yine bir tren geçiyor içimden 
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı 
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor 
görmüyorum, söylemiyorsun, kırılıyorum 
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede 
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan 
süsle beni ey aşk! 
geçtiğin yerleri öpüyorum 

yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum 
dişlerindeki nikotin tadı terkimde 
sirenler ve ateş hatları içip 
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden 
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla 
ve bir asansör kapısı önünde 
aslında yüzüme tükürüyorsun da ihanetimi 
ben habersiz gülümsüyorum 
yasadışıyım 
tutukla beni gözlerimden 

kalemim bitti, yitirdi şiirini şuur 
öldü kanımdaki mürekkep balığı 
solumdaki sis'e intihar etti intiharlar 
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek 
yaşamak için geç bir zaman 
ölmek için ise erken 

çok davullu bir senfoni sürçüyor 
dikiş tutmaz ayrılığımda 
kirpiğinden yapılma bir darağacına 
geceyi asıyorum 
yoksun 
bu yağmurlar ıslatmıyor beni 
bir durağa yaslanıyorum sensiz 
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum 
" geldesen gelecektim oysa 

kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor 
şimdi herkes biraz sen, biraz acı 
göğsümde bir vagon 
gizli sözler batıyor 
fırtınalar çıkıyor üstüme 

şakağımda 
intihar acemisi bir şairin 
delilik provaları 
arkandan uluyan kapılardan 
söküyorum kokunu 
yokluğunu kokluyorum 
yokluğunu yokluyorum 

çöz gözlerimi senden hadi! 
ücranda yak bakışımı 
gözlerine bekçi sevdam 
dünden ve senden kalmayım 
içine her düşen 
kendi keşfi sanıyor seni 
oysa sen 
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin 
ve kendini acıtmak istiyorsun 
ama güller kendine batamaz 
bilmiyor musun? 
'gel' mi diyorsun? 

herkes kendi gördüğüne bakar 
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz? 
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu 
hadi! en kanadığımız yerden susalım 
'gel' desen gelirdim 
'git' dedin ve gittin 

Aşka... 
Rüzgara... 
Ayrılığa... 
Zamana... 

 

—————