Türkiye'de ki İlk Söz Paylaşım Sayfası..


Araz

08.09.2013 23:21

 

 
" Yalnızım çünkü sen varsın

" Geldesen gelirdim 
gittiğin uzakta bendim 
dağ gibi bir ihanetten düştüm 
bu kendime son gelişim 

ölümbaz öpüşler kusuyorum ceplerime 
kendimi suçüstü yakalıyorum 
ve kentsizliğimin isimsizliğini 
Araz'a uyak düşüyorum 
gözlerime senden düşler sürüyorum 
ıslak bileklerim kan bayramına yatıyor 
bana en büyük tehdit yine ben oluyorum 
sonra bir durağa yaslanıyorum 
sonra bir kente 
ve sen gidiyorsun 
ben kanıyorum 
diyorlar ki " kendini dinleme hiçbir şey söylemiyorsun
oysa " geldesen gelirdim biliyorsun 

yorgun Haliç'e biraz inat 
biraz ihanet bırakıyorum 
ellerinden bir tedirginliği bir tehdidi avuçluyorum 
aklıma düşüyorsun 
düşüyorum 
düşünce 
üşüyorum 
azgın hüzünlerle körlüğüme göçüyorum 
ayrılığın saati kaç geçiyor bilmiyorum 
yalanlarımla bir hiçlikteyim 
beni içinden kaç! 

bu kentte her yağmur kendini ağlar 
aklıma düşsen yalnızlık oluyorum 
ağzımdaki uykudan öpmüyorsun nicedir 
nerde, kimi üşüyorsun? 
artık kendini yakan bir ateşim 
kendimize birbirimizden düşler yapamıyoruz 
şimdi boş duraklarda yaslanıyorum 
boş kentlere 
oysa " geldesen gelecektim 

gündüşlerime dönüşlerimde 
bakışın içiyor beni gözlerimden 
gövdemi düşürüyorum güz yavrusu duraklara 
uzaklığına uzanıyorum 
sevdiğin sonbahar geçiyor üstümden 
ama artık hiçbir göğü içmiyorsun dudaklarımdan 
yıkılıyorum şarkılara 
" kimseler biliyor
yalnızlık dostumdu 
şimdi korkum oluyor 
oysa " geldesen gelecektim 

artık her şey kımıltısız bir geceye dönüşüyor 
güzartığı saçlarımda oynaşan sensizlik 
gözkarana yenik düşüyor en korkak yanlarımdan 
kendimi yitirdikçe sana gidiyorum 
göbek çukurumda sobelere karanlık uyutuyorum 
düş satıcısı, ispiyoncu bir ihtiyarın insafına kalıyorum 
uysal yalnızlıklar satın alıyorum 
gülüşümle ödeyerek 
ve içimde yalancı bir katil taşıyorum 
yeni utançlar biriktiriyorum eski günahlarıma 
cüzzamlı ruhlar cehennemine gidiyorum ben 
kirli sözlerimi temize çekme 
oysa " gel" desen gelecektim 

gözlerim ihanete ihbar taşıyor 
kuşkulu bir cinayete fısıldıyor kaşlarına 
sözü namluna sürmelisin şimdi 
en yaralı yanımdan vurmalısın beni 
çünkü uçmak düşmeyi göze almaktır 

avlunda bıraktığım az kullanılmış intiharları deniyorum 
ne vakit nikotinli ellerinden yola çıksam 
susuşuna kan döküyor gözlerim 
sen gözüne çiğ kaçtı sanıyorsun 
oysa bilmelisin Araz'ım 
kimsenin içi görünmez 
ve hiç bulamadıklarını 
asla yitiremezsin 
bak şimdi aramızda sessiz kalıyor 
söylenecek bütün sözler 

her sabah akşam oluyorsun 
alnından ellerine damlıyorsun 
yüzündeki yağmurla iniyorsun kent'e 
içine dert oluyorsun kentin 
dışına yağmur 
yüreğinde dağılıyor kristal şehirler 
duvarların kan öksürüyor 
ve sen 
başkalarının gözlerini 
yüzümde aramamayı öğreniyorsun 
beni bir durağa yaslıyorsun 
beni bir kent'e 
gidiyorsun 
oysa " geldesen gelecektim 

susmak en inatçısı olmaktır yalnızlığın 
en susmakta neydi öyle 
sen en dinlerken 
biliyorum Araz'ım 
insan kendini bulmamalı, hep aramalı 
gittiğin yerden başlıyorum öyleyse 
gece cinnetlerimi de alıp yanıma 
denize bakmayı bilmeyenler 
bir gün mutlaka boğulur 
işte bundandır gözlerinden kaçışlarım 

siz hiç yar saçının bir telinden kendinize gurbet yaptınız mı? 

ben şimdi gurbetim 
içimde taşıyorum 
heba olsa da senlerce yılım 
oysa " geldesen gelecektim 

ömrümden düşürdüğüm sol anahtarlarına takılıyorum hep 
ve hayat yüklü kamyonlar geçiyor üstümden 
şairler ölüdür derler (inanmıyorum) ! 
en karanlık ceketimi giyiyordum 
ışığa kördüm çünkü 
şimdi ise güneşe ilerliyorum 
dirilmek için 

kimliği paslanıyor eski bir anarşistin 
gecenin kör gözünden utanıyorum 
hadi bana en militan kelimelerle saldır 
batır içime cümlelerini 
beyhude bir dehşet bırak bana 
hakediyorum 

gizlilikten ölmek üzere olan bir akrep sızıyor içime 
can kaybından ölüyorum 
cenazemde namaz kılacağım 
zan altındayım 
yalanıma inanıyorum 

yorgun söylentiler kanıyor solgun yaralarımdan 
kırılır mı bilmem hüznümde taşıdığım kin 
kinim kendime 
susuşum sana 
küsüşüm tüm dünyaya 
üstü kalsın ihanetimin 
" geldesen gelecektim 
yine bir tren geçiyor içimden 
sen kesiliyorum gülüşümün karşılığı 
saçların bir rüzgarın öyküsünü taşıyor 
görmüyorum, söylemiyorsun, kırılıyorum 
hiçliğimin etleri yolunuyor şizofrenik bir gecede 
sana bir öykü çıkarıyorum ağzımdan 
süsle beni ey aşk! 
geçtiğin yerleri öpüyorum 

yarısı yanık bir aşkın küllerini taşıyorum 
dişlerindeki nikotin tadı terkimde 
sirenler ve ateş hatları içip 
sesini peydahlıyorum kendimden ve kentimden 
ıslak ceplerimi buluyorum el yordamıyla 
ve bir asansör kapısı önünde 
aslında yüzüme tükürüyorsun da ihanetimi 
ben habersiz gülümsüyorum 
yasadışıyım 
tutukla beni gözlerimden 

kalemim bitti, yitirdi şiirini şuur 
öldü kanımdaki mürekkep balığı 
solumdaki sis'e intihar etti intiharlar 
bir aşkı kaça katlayabilirdi ki ezik bir yürek 
yaşamak için geç bir zaman 
ölmek için ise erken 

çok davullu bir senfoni sürçüyor 
dikiş tutmaz ayrılığımda 
kirpiğinden yapılma bir darağacına 
geceyi asıyorum 
yoksun 
bu yağmurlar ıslatmıyor beni 
bir durağa yaslanıyorum sensiz 
gidişinin en sessiz harfinden yırtılıyorum 
" geldesen gelecektim oysa 

kulaklarımdan bordo denizler dökülüyor 
şimdi herkes biraz sen, biraz acı 
göğsümde bir vagon 
gizli sözler batıyor 
fırtınalar çıkıyor üstüme 

şakağımda 
intihar acemisi bir şairin 
delilik provaları 
arkandan uluyan kapılardan 
söküyorum kokunu 
yokluğunu kokluyorum 
yokluğunu yokluyorum 

çöz gözlerimi senden hadi! 
ücranda yak bakışımı 
gözlerine bekçi sevdam 
dünden ve senden kalmayım 
içine her düşen 
kendi keşfi sanıyor seni 
oysa sen 
melekleri bile kıskandıracak kadar kendinsin 
ve kendini acıtmak istiyorsun 
ama güller kendine batamaz 
bilmiyor musun? 
'gel' mi diyorsun? 

herkes kendi gördüğüne bakar 
peki hayatın rüzgarında kime yelkeniz? 
kıpırdamadan duramayız bir aşk boyu 
hadi! en kanadığımız yerden susalım 
'gel' desen gelirdim 
'git' dedin ve gittin 

Aşka... 
Rüzgara... 
Ayrılığa... 
Zamana... 

 

—————

Geri