Rabbim , Rabbim , bu işin , bildim neymiş Türkçesi; Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.
İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su: Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
Ne gelirse başımıza Hakk'tandır; fakat geliş sebebi, Hakk'tan ayrılmaktandır.
Ey müslüman, sana düşen nimet sadece çile... Uyumamak ve düşünmeye memur olmak... Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını ve yorganını satardın!
Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök.
Zıtlar arası ahenk, af ve günah yarışta...
İşte iz, geliniz, toprak post, Allah dost.
Ferhat’ın sevgilisine kavuşmak için deldiği dağ, benim devirmek borcunda olduğum nefse göre bir kum tanesi…
Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece, beyni zonk zonk sızlayanlardan biri!
Varsın, bugün bir acı duymasın gözyaşımdan; Bana rahat bir döşek serince yerin altı, Bilirim, kalkmayacak, bir yâr gibi başımdan...
Bir kişinin herkes, herkesin de bir kişi olduğu hakikati İslâmındır.
Salaklık bulaşıcıdır.
Gideriz, nur yolu izde gideriz, Taş bağırda, sular dizde, gideriz, Bir gün akşam olur, biz de gideriz, Kalır dudaklarda şarkımız bizim.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında, sanki beni bekleyen bir hayâl görüyorum.
Ne var ki pazarlığa girişecek ecelle, Sermayem tek kelime ALLAH azze ve celle.
Şimdi Fatih kalksa mezarından ne ben onu tanırım ne o beni tanır.. Ama İstanbul'u Bizanslılar almış deyip tekrar savaşır.
Bizler açlıkdan karnına taş bağlayan Peygamberin , doymak bilmeyen ümmetiyiz .
Gaye tek, ölmemek.
Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?
Dinin olmadığı yerde hiçbir şey yoktur; yokluk bile yok... Şiir ve san'atsa hiç yok...
Kendi kendimizin altında kalmamalıyız ki cemiyetin üstüne çıkalım.
Allah'ı bulamamacasına aramak, ebediyen aramak olan şiirin gayesi, ilk dayanak ve çıkış noktası olarak din temeline muhtaçtır.
İsterseniz hayat aşını verin; Sayılı nimetler bal olsa yemem!